CARİ AÇIK.. 17.05.2011

Mayıs 2011 itibarı ile açıklanan cari açık sayıları ekonomi çevrelerinde cari açığın niteliği ve niceliği, finanse edilebilir olması ve nereye kadar yükseleceği konularındaki tartışmaları körükledi.
Cari açığın yapısal mı, konjonktürel mi olduğu tartışmaların bir yanını oluştururken, yıl sonu tahminleri, bu tahminlerin revize tutarları, finansmanının yapısı, alınan ve alınması muhtemel önlemler tartışmanın ana başlıkları olarak göze çarptı.
Üzerinde mutabık olunan noktalardan bir tanesi cari açığın “yapısal” olduğu saptamasıydı. Tartışmaların hararetini artıran da bu saptama idi. 2011 Mayıs itibarıyla ve şu ana kadar gelinen noktada cari açık finanse edilmişti, pragmatik açıdan bu finansmanın kalitesi önemli değildi, finanse edilmiş olması esastı. Açıklanan sayılara göre yılın ilk 4 ayı için cari açık USD 30 milyar tutarında idi. Yıllıklandırılmış (Nisan 2010 – Nisan 2011) olarak cari açık USD 60.5 milyar tutarında gerçekleşmişti, 2011 yılı için de USD 66 milyar tutarında cari açık öngörülmekte idi. Nisan 2001 değerleri sonrasında yapılan tahminlerde 2011 yılı cari açık beklentileri USD 70 ila USD 88 milyar arasına revize edildi.
Ekonomik belleğinde yaşanmış krizlerin döviz kaynaklı olmasını genetik kodlarına kaydetmiş olan Türk halkı da, yeniden cari açıktaki artış trendini yan gözle izler oldu. Cari açığın GSMH’nın %5’ini aştığı anda ekonomik kriz sinyallerinin gündeme geldiği (2001 krizinde cari açığın GSMH’ya oranı %6.8) Türkiye ekonomisinde, mevcut trendin değişmemesi halinde 2011 yılının %8 civarında bir cari açık ile geride bırakılması tahmin ediliyor.
Ekonomideki ısınmanın önüne geçmek iradesinde olan ve bunun araçlarından birisi olarak banka kredilerinin yıllık artışını %25 seviyesinde tutmak isteyen (halen %33-35 bandında) TCMB aldığı önlemlerin sonuçlarının yılın ikinci yarısında görüleceği yönündeki düşüncesini korurken, bir yandan da PPK toplantılarında yeni önlemleri tartışmaya ve yeni önlemlerin alınabileceği yönünde sinyalleri de finans sektörüne iletmeye devam ediyor.
Yukarıdaki veriler altında, 2011 yılı içinde daha önceleri USD/TL paritesinde 1.60 civarında satış yapan yerlilerin son dönemde satışa geçmedikleri gözlenmekteyken, bu durum hem kurlardaki artışın yönünü yukarı yönde tutmakta, hem de yılın ikinci yarısında, seçimler sonrasında kurda bir gerilemenin ihtimalini azaltmaktadır.
Sinyalleri alınmakta olan bir diğer trend de faizlerin seyrinin hem kredi hem de mevduat tarafında yukarı yönlü olduğudur. Kredi – mevduat vadesi konusunda vade uyumsuzluğunu taşımakta olan bankacılık kesimi, yıllık mevduata mevcut kısa vadeli oranlara gore nisbeten daha cazip görünen faiz oranları teklif ederek bu uyumsuzluğu bir oranda gidermeye çabalamaktaysa da, bu hamlenin ne kadar sonuç vereceğini görebilmemiz için Eylül 2011 bankacılık verilerinin yayınlanmasını beklemek durumunda olacağız. Öte yandan, bu politikalar çerçevesinde yükselmekte olan faiz trendine bağlı olarak önerilen uzun vadeli oranların gittikçe daha cazip ve iştah açıcı olmalarını beklemek de yanlış bir beklenti olmayacaktır.